Yabancılar hukuku kapsamında, Türkiye'de bulunan yabancı uyruklu kişilerin belirli durumlarda ülkeden çıkarılmasına yönelik alınan sınır dışı (deport) kararlarına karşı, iptal davası açılması mümkündür. Bu tür idari işlemler, 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu çerçevesinde düzenlenmektedir. Deport kararı idari nitelikte bir işlem olup, buna karşı idare mahkemelerinde dava açılarak kararın iptali istenebilir.
Bu süreçte Akdemir Consulting, müvekkillerine haklarını koruyacak nitelikte profesyonel destek sunmaktadır.
Yabancılar hukukunda “deport” terimi, bir yabancının Türkiye’den sınır dışı edilmesini ve çoğu zaman bu kişi hakkında ülkeye giriş yasağı (tahdit kodu) uygulanmasını ifade eder. Sınır dışı kararına itiraz, hukuka aykırı olduğu değerlendirilen durumlarda mümkündür.
Deport kararı, İl Göç İdaresi ya da ilgili valilikler tarafından verilir. Bu kararların alınabilmesi için Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu'nda belirtilen çeşitli gerekçeler söz konusudur. Aşağıdaki hallerde yabancılar hakkında sınır dışı kararı verilebilmektedir:
İşlediği suç nedeniyle hapis cezası almış ve idarece sınır dışı edilmesi uygun görülmüş olanlar
Terör örgütü veya suç örgütü mensubu, yöneticisi ya da destekleyicisi olanlar
Türkiye'ye giriş, vize veya ikamet başvurularında sahte belge veya gerçek dışı bilgi kullananlar
Türkiye’de yasal olmayan yollarla geçimini sağlayanlar
Kamu düzeni, kamu güvenliği veya kamu sağlığı açısından tehdit oluşturanlar
Vize süresini on günden fazla ihlal edenler veya vizesi iptal edilenler
İkamet izni sona ermiş ve gerekçesiz biçimde on gün içinde ülkeyi terk etmeyenler
Çalışma izni olmadan çalışan yabancılar
Türkiye’ye giriş veya çıkış hükümlerini ihlal edenler
Türkiye’ye giriş yasağı bulunmasına rağmen ülkeye gelenler
Uluslararası koruma statüsünü kaybetmiş olup da başka bir kalış hakkı bulunmayanlar
İkamet izni uzatma başvurusu reddedilip ülkeyi terk etmeyenler
Bu durumlara maruz kalan kişiler, sınır dışı kararına karşı yargı yoluna başvurabilirler.
Belirli hallerde kişiler hakkında sınır dışı kararı verilmesi hukuken mümkün değildir. Bu istisnalar şu şekildedir:
Sınır dışı edileceği ülkede ölüm cezası, işkence, insanlık dışı veya onur kırıcı muamele riski bulunan kişiler
Ciddi sağlık sorunları, ileri yaş ya da hamilelik gibi nedenlerle seyahati riskli olan kişiler
Hayati tehlike arz eden hastalıklar nedeniyle tedavisi devam eden ve sınır dışı edileceği ülkede bu tedaviye erişimi olmayanlar
İnsan ticareti mağduru olup mağdur destek sürecinden faydalananlar
Psikolojik, fiziksel ya da cinsel şiddet mağduru olan ve tedavisi süren kişiler
Deport kararı verilen bir yabancının süreci, ilgili valilik tarafından hazırlanan gerekçeli kararın kişiye tebliğ edilmesiyle başlar. Tebliğ sonrasında izlenecek adımlar şu şekildedir:
Yabancının ülkeyi terk etmesi için resmi davette bulunulması,
Ülkeyi gönüllü olarak terk etmeyen ya da idari gözetim altına alınması zorunlu görülen kişilerin geri gönderme merkezine yerleştirilmesi,
Sağlık kontrollerinin yapılması,
İlgili işlemlerin tamamlanması ve eğer kişi sınır dışı kararına karşı dava açmamışsa deport işleminin gerçekleştirilmesi.
Bu sürecin her adımında Akdemir Consulting, müvekkillerine gerekli hukuki desteği sağlamaktadır.
Hakkında deport kararı verilen kişi, bu kararın tebliğinden itibaren 7 gün içinde idare mahkemesine başvurarak kararın iptalini talep edebilir. Davanın açılması hâlinde yargılama süresince kişi sınır dışı edilmez.
Bu tür durumlarda yetkili ve görevli mahkeme, kararı veren valiliğin bulunduğu yerdeki idare mahkemesidir.
Mevzuata göre idare mahkemesi, sınır dışı kararına karşı açılan davalarda 15 gün içerisinde karar vermelidir. Ancak uygulamada bu sürecin genellikle 4 ila 6 ay sürdüğü görülmektedir.
Mahkemenin bu konuda verdiği karar kesin olup, istinaf ya da temyiz yoluna başvuru yapılamaz. Bununla birlikte, dava reddedilirse Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru ve tedbir talebi ile müracaat edilebilir.
Sınır dışı kararı ile birlikte yabancı kişiye Türkiye’ye giriş yasağı uygulanması amacıyla tahdit kodu da konulur. Bu nedenle açılacak davada tahdit kodunun kaldırılması da özellikle talep edilmelidir. Tahdit kodunun türüne göre bu süreç farklılık gösterebilir.
Yukarıda da belirtildiği gibi, sınır dışı kararına karşı idare mahkemesinde dava açma süresi kararın tebliğinden itibaren 7 gündür. Bu süre kesin olup, zamanında dava açılmadığı takdirde mahkeme davayı usulden reddedecektir.
Sınır dışı (deport) kararı, idarenin belirli yasal gerekçelere dayanarak alabileceği bir işlemdir. Ancak idare, bu kararı verirken keyfi hareket edemez; işlemin açık, somut ve dayanaklı bir sebebe dayanması gerekir. Bu nedenle idarenin cevabi yazısında, kararın hangi yasal temele dayandırıldığı açıkça belirtilmelidir. İdareye tanınan takdir yetkisi sınırsız olmayıp, hukukun genel ilkeleri çerçevesinde kullanılmalıdır.
Uygulamada sıkça görüldüğü üzere, açılan iptal davalarında davalı idare tarafından sunulan belgelerde işlem gerekçesinin yeterince somutlaştırılamadığı durumlar bulunmaktadır. Bu gibi hallerde mahkemeler tarafından sınır dışı kararı iptal edilebilmektedir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 8. maddesi, herkesin özel hayatına, aile hayatına ve haberleşmesine saygı gösterilmesini talep etme hakkını güvence altına alır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarında, sınır dışı kararlarının bu haklar gözetilerek değerlendirilmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Zira sınır dışı edilen kişinin aile bağları, bu işlemden ciddi biçimde zarar görebilir.
Eğer sınır dışı kararı bireyin aile hayatını doğrudan etkileyecekse, bu kararın kamu güvenliği, ulusal güvenlik, kamu sağlığı, ahlakın veya başkalarının haklarının korunması gibi gerekçelerle, demokratik bir toplumda gerekli ve yasaya uygun şekilde alınmış olması gerekir. Ancak aile üyeleri sınır dışı edilen kişiyle birlikte ayrılıyorsa ve aile birliği bu şekilde devam ediyorsa, bu durumda aile hayatının bozulduğundan söz edilemez.
AİHS’in 13. maddesi ise bireylerin, ihlal edilen temel haklarına ilişkin olarak, etkili iç hukuk yollarına başvurma hakkını düzenler. Bu madde uyarınca, sınır dışı edilme riskiyle karşı karşıya olan kişilere ulusal otoriteler nezdinde başvuru imkânı sağlanmak zorundadır.
Deport işleminin dayanağı adli bir süreçse, bu sürecin gerekçeleri ve detayları da somut bir şekilde ortaya konulmalıdır. İdari işlem yalnızca “kamu düzeni” ifadesine dayanılarak tesis edilemez; bu iddianın ispatlanması gerekir.
Nitekim Balıkesir İdare Mahkemesi'nin E.2015/57, K.2015/420 sayılı kararında, sınır dışı edilen kişinin ikamet izninin iptal edildiğine dair idarenin belge sunamaması ve kamu düzenine tehdit oluşturduğuna dair herhangi bir somut delil getirememesi nedeniyle, işlem hukuka aykırı bulunarak iptal edilmiştir.
Bu tür davalarda, kişinin 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu'nun 55. maddesi uyarınca sınır dışı edilemeyecek kişiler arasında olup olmadığının da detaylı şekilde değerlendirilmesi gerekmektedir.
Ayrıca davalı idarenin, kişinin menşe ülke değerlendirmesini yapması ve kişinin güvenli bir ülkeye gönderilip gönderilemeyeceği konusunu da dikkate alması gerekir. Ancak uygulamada bu tür değerlendirmelere yer verilmeden sınır dışı kararları alınabildiği görülmektedir.
İptal davasının başarıya ulaşabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinde belirtildiği şekilde işlemin yetki, şekil, sebep, konu veya amaç bakımından hukuka aykırı olduğunun ortaya konması gerekir.
Son olarak, deport edilen kişinin menşe ülkesine geri gönderilmesi hâlinde zulüm, işkence, insanlık dışı muamele veya ölüm cezası riski taşıyıp taşımadığı da yargı mercileri tarafından ayrıntılı şekilde incelenmelidir.